Bu romanı kimbilir kaç kere elime aldım. Birkaç sayfa okudum ve bıraktım. Aslında biliyorum yazar kesinlikle hayal kırıklığına uğratmayacak ama bu romanın getireceği gözyaşlarını sezmişim gibi okuyamamışım.
Kitapta iki kız kardeş Meredith ve Nina’nın babaları öldükten sonra anneleri Anya’yı hayat boyu içinde yaşadığı uzak, soğuk ve anlaşılmaz kabuktan çıkarma çabalarını bazen sabırsızlanarak çoğu zaman yok olamaz duygusu içinde okuyoruz.
Babaları ölürken iki kızından farklı iki şey istiyor. Birine annesine iyi bakmasını diğerine masalı sonuna kadar dinlemesini. Kızlar yıllarca kendilerinden uzak duran annelerine çok sevdikleri babalarına verdikleri sözleri tutmak için yaklaşıyor ve onu çözmek için çaba harcıyorlar.
Ve masal başlıyor. İlerledikçe de masal kahramanları gerçekten yaşamışçasına karakterlere bürünüp öyle davranmaya başlıyorlar. Masalın kahramanı Vera’nın kim olduğu akılları kurcalıyor ama bunun yanında Vera’nın yaşadıkları insanın içini acıtıyor.
Kesinlikle mükemmel kurgulanmış, bir yandan tarihin gizli kalmış bir sayfasına ışık tutarken bir yandan da anne ve kızlarının yakınlaşmasını ustalıkla birleştirmiş yazar. Kitap boyunca Anya’ya sinir olurken kitabın sonunda onun için gözyaşı döküyorsunuz. Sonuçta ne kadar ağlarsak o kadar güzeldir.😢😢😢